2021’de güvenli liman fitilini ateşleyen Erdoğan ve ekibi, dövizi seçimlere kadar baskı altında tutabildi. Ancak sonrasında son dört yılda en sert darbeleriyle karşılaştığımız yüksek enflasyon şimdi nasıl baskı altında tutulmaya çalışılıyor? Parametre Programı sunucusu Mustafa Sönmez 2021’de ekonomiye dair alınan aksiyonların döviz kanadında yaşattığı dalgalanmaları anlattı.
Halk Tv Parametre Programı sunucusu Mustafa Sönmez ekonominin 2021’den bu yana olan çalkantılı sürecini şu sözlerle anlattı:
“Bir yandan Merkez Bankası’nın net rezervlerinde bir iyileşme var. Bu sürekli olarak Mehmet Şimşek tarafından kamuoyuna duyuruluyor. Bir taraftan net rezervin iyileşmesi de iyidir de dövizle ilgili bir kontrol mekanizması kurmak ve dövizin fiyatını piyasaya değil bu kontorlö mekanizmasına bırakmak ne kadar yerinde? Bu kontrol mekanizmasıyla döviz, dolar karşılığı, euro karşılığı nerede olmalı?
Merkez Bankası hükümet tercihlerini uygulayarak belli bir yerde tutabilir. Fakat bu yer doğru bir yer midir? Zaman zaman döviz piyasanın belirleyebileceği noktanın çok altında tutuldu. Böyle olduğu zaman Türkiye’de neler oldu? Şimdi bunda ısrar edilirse acaba ne olur, kime yarar?
Faizin fiyatı ve dövizin fiyatı iki önemli mesele enflasyon konusunda ve AKP iktidarı, özellikle 2021’de Erdoğan, bu ikisini de aşağı doğru bastırarak seçime yönelik bir ekonomi politikası izlemişti. Faiz çok konuşuldu. Peki dövizde ne oldu? Bir de dövizi hatırlayalım, döviz fiyatı bakalım nasıl seyretmiş.
GÜVENLİ LİMAN ARAYIŞI 2021’DE ALEVLENDİ!
2021’in Eylül ayında faizlerin aşağı indirilmesi komutunu vermişti. Bunu uygulaması içinde Merkez Bankası başkanını da değiştirmişti, Hazine ve Maliye Bakanını da değiştirmişti. 2021 yılında bir doların karşılığı 8,5 TL ve bu faizin düşürülmeye başlandığı tarih. Enflasyon yükselirken faizin böyle aşağı doğru itilmesi insanları paniğe sevk etti ve hızla bir güvenli liman arayışı söz konusu oldu.
Ekim, kasım ve aralık aylarında dolar 8,5 liradan 13,5 liraya kadar tırmandı. Yani 3 ayda yüzde 59’a kadar bir patlama yaptı. Döviz kanadında bu sıçrayış söz konusu olunca Kur Korumalı Mevduat’ı icat ettiler. Yani vatandaşın dövize yönelmemesini, Türk lirasında kalmasını ve bankalara KKM olarak yatırmasını önerdi. Bunun karşılığında da dövizin getirisini garanti ettiler. Böyle bir garanti vererek dolara yönelimi frenlemeye çalıştılar. O tarihten sonra döviz fiyatı kısmi artışlar olsa da 2023 Mayıs ayına kadar çok büyük sıçralamar kaydetmedi. Zaman zaman artışlar oldu elbette fakat ayda ortalama yüzde 2’yi aşmayan artışlar söz konusu oldu. Seçimlere bastırılmış bir döviz ve aynı zamanda da bastırılmış bir faizle girilmiş oldu. Bu sayede ekonomi belli bir büyüme patikasında kaldı fakat hem faizin hem dövizin aşağı bastırılmak istenmesi çok ucube, irrasyonel bir politika çıkardı. Bu süreçten sonra da enflasyon çok sert artışlar gösterdi.
“ERDOĞAN BU UCUBE POLİTİKAYLA DEVAM EDEMEYECEĞİNİ ANLADI”
Mayıs seçimlerini Erdoğan aldıtkan sonra bu ucube politika ile devam edemeyeceğini gördüğü için Mehmet Şimşek’i çağırdı ve ekonominin dümenini terk etti. Şimşek de dövizde çok bastırıldığının farkında ve 3 aylığına döviz fiyatına dokunulmadı bu süreçte. Fakat bakın bu dönemde çok sert bir döviz artışı yaşandı. Sonrasında yine döviz piyasasında yataya yakın bir seyir gözlemliyoruz. 25’ten 30 küsür fiyata kadar anca çıkabildi döviz piyasası. Son 3 aydır da 32-33 lira bandında durdu.
Şimdi “Biz çok bir şey yapmıyoruz, dışardan para gelmeye başladı. Yabancılar bizim ekonomimize güveniyor.” Diyorlar, borsaya hisse senedi alımına, devlet kağıdı alımına yabancı yatırımcının sıcak baktığını, bundan dolayı rezervlerinin iyileştiğini ve Mehmet Şimşek’in söylemiyle bıraksalar döviz fiyatlarının daha fazla düşeceğini söylüyorlar. Birçok bağımsız iktisatçı da Türkiye’nin bu filmi defalarca seyrettiğini, faizi böyle yükseltip iştah kabartıp, yabancıların bastırılmış döviz fiyatıyla içeri girişinin sağlandığı zaman buradan yabancı yatırımcının giirp faizi alıp dışarı çıkacağını söylüyor. Bunun sonucunda da bu döviz fiyatının burada tutulamayacağını söylüyorlar. Döviz düşük tutulursa, insanlar bu düşük döviz fiyatıyla borçlanır.
FİRMALARIN BORÇ YÜKÜ
Firmalar yavaş yavaş dışardan borçlanmaya başlıyorlar. Bunu eskiden de yaparlardı fakat döviz fiyatı yükselince ağızları yandı ve 122-123 milyarlık bir varlık yükümlülük farkı açığı vardı firmaların, bunu daralttılar. Yani borçlanmayı yavaşlattılar, döviz varlıklarını artırdılar. Bu 80 milyar doların yakınına yükseldi. Fakat son zamanlarda tekrar dövizle borçlanma, içeride kredi sıkışması ve faizlerin artışı gözlenirken dışardan dövizle borçlanmaya cesaret etti firmalar. Yavaş yavaş dışardan yükümlülüklerini artırıyorlar. Bu da firmaların döviz açığını büyütüyor. Bu açık hızla büyüdüğü taktirde tekrar günün birinde bir panikle dövize hücum başlayabilir. Dövize talebi artırabilecek önemli bir dinamik de bu borçlanmadır.
İkincisi siz dövizi aşağı doğru bastırırsanız döviz ucuzluyor diye ithalatçı heveslenir kalkar gider ithalat yapar. İçerideki sanayici heveslenir, kapasiteyi belli bir yerde tutmak yerine gider ithalat yapar ve buna karşılık bu düşük döviz fiyatı ihracatçıyı demotive eder. Bu işin böyle boyutları var. Sadece dövizin artışını frenleyerek enflasyonu kontrol altına almaya heves etmek yetmez. Döviz fiyatının doğru yerde olmaması halinde yaşanabilecek diğer durumları da hesaba katmak gerekir. Hem döviz kazandırıcı faaliyetleri gücendirmeyen ama aynı zamanda ithalatı da çok iştahlandırmayan doğru bir yer bulmak gerekir. Aksi taktirde dövizi bastırmışsınız ama öte tarafta borçlanma artmış, ithalat artmış, ihracatçı hevesi kaçmış ve birden çok ciddi açıklarla yüz yüze gelmişsiniz. Bunu Türkiye çok yaşadı. Yani bu hesapsız dövizi bastırma, dövizi ucuzlatma serüvenlerinin sonradan nelere mal olduğunu çok acı gerçeklerle yaşadık. Bunun tekrarlanmaması gerekir çünkü bu tür serüvenler dönüp dolaşıp alt sınıfların canını acıtır.”
GÜNDEM
01 Kasım 2024SPOR
01 Kasım 2024GÜNDEM
01 Kasım 2024SPOR
01 Kasım 2024SPOR
01 Kasım 2024GÜNDEM
01 Kasım 2024GÜNDEM
01 Kasım 2024